Göbeklitepe: Dünya tarihi baştan yazılıyor

23 Mayıs 2019 • Kültür ve SanatGöbeklitepe: Dünya tarihi baştan yazılıyor için yorumlar kapalı2373

UNESCO Dünya Miras Listesi’nde bulunan ve tarihin sıfır noktası olarak nitelendirilen Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’nin Milattan önce 12 binli yıllarda inşa edildiği ve tarihteki en eski ibadet merkezi olduğu biliniyor. İnşasından yaklaşık 1000 yıl kadar sonra üstü kapatılan, 1995 yılından beri ise arkeolojik kazılarla tekrar gün yüzüne çıkarılmaya başlanan Göbeklitepe’nin önemini ve hikayesini bugün sizlerle paylaşacağız.

İnsanlık tarihi nasıl gün yüzüne çıktı?

İnşası milattan önce 12binli yıllara uzanan Göbeklitepe’nin bulunuş hikayesi 1986’da tarlanın sahibi Şafak Yıldız’ın toprağını sürerken iki kireçtaşı heykel bulup Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ne götürmesiyle başlıyor. O yıllarda müzede Neolitik Çağ Uzmanı olmadığı için heykeller uzun süre depoda bekletiliyor. 1990’lı yıllarda Urfa’da Nevali Cori kazısını yapan Prof. Harald Hauptmann ile onun ekibinden öğrencisi Klaus Schmidt bu kazıdan çıkarılan eserleri teslim etmek için müzeye geliyor. Bu esnada müze yetkililerinin Örencik Köyü’nde yaşayan köylülerin zamanında getirdiği heykeli göstermesiyle Schmidt, yerde gömülü taşın Nevali Çori’den aşina olduğu tapınaklara ait T başlı bir dikilitaşın ucu olduğunu hemen anlıyor ve köylülerle bu heykelin çıktığı araziye gidiyor. İşte o arazi yıllar içinde kazılıyor ve altından insanlık tarihini değiştiren, tarihin sıfır noktası olarak nitelendirilen Göbeklitepe’deki tapınaklar ortaya çıkıyor.

En eski yapıttan 7500 yıl daha eskiye ait

Göbeklitepe’nin tarihi, bu zamana kadar bilinen en eski yapıt ve tapınaktan 7500 yıl daha eskiye dayanıyor. Göbeklitepe’den önce bilinen en eski tapınak ise Malta’da bulunuyor ve 5000 yaşında. Ayrıca İngiltere’de bulunan Stonehenge’den 7000, Mısır piramitlerinden ise 7500 yıl daha yaşlı. Neolitik döneme ait Göbeklitepe, ilk tapınağın dolayısıyla yeryüzündeki ilk inancın merkezi olabilmesi açısından da oldukça önemli. Çünkü Göbeklitepe kazılarında görev alan Alman Arkeoloji Enstitüsü’nden arkeolog Jens Notroff da bu kazılardan önce Neolitik avcı-toplayıcıların günlük hayatı ve dünya görüşü üzerine hiçbir yazılı kaynak olmadığını söylüyor.

Kazı ve araştırmalar sayesinde, Göbeklitepe’nin bir çeşit buluşma noktası olduğu kanaatine ulaştıklarını dile getiren Notroff, bölgede bulunan taş alet, plak ve benzeri aletlerin dekoratif unsurlarındaki benzerliklere dayanarak yaklaşık 200 km çapında bir toplama/avlanma, buluşma ve takas alanının bulunduğu havzadan bahsedilebileceğini kaydediyor.

 

Dünyanın ilk inanç merkezi

Yerleşik hayata geçmemiş ilkel avcı toplumlarında inancın yerinin olmadığı düşünülüyordu.  Göbeklitepe’de yapılan kazılarda tespit edilen 20 kadar tapınak, barınma yerlerinden önce tapınakların inşa edildiğine işaret ediyor ki bu da bilinen tüm ezberleri bozuyor. Bu tapınakların kalabalık grupların bir araya gelmesini sağlayan inanç kavramından kaynaklandığı sonucuna varan arkeologlar, 12 bin yıllık yaşı ile Göbeklitepe’nin dinler tarihinin açığa çıkarılmasında çok önemli bir kaynak olabileceğini söylüyor. Göbeklitepe’de uzun süre kazı başkanlığını yürüten Prof. Dr. Klaus Schmidt ise Göbeklitepe’de bulunan tapınağın, dünyanın bilinen en eski ve büyük tapınma merkezi olduğunu kaydetmiş.

T biçiminde sütunlar, hayvan kabartmaları

Bu tapınakları yapmak için kalabalık bir işgücü, işgücünün organizasyonu, denetimi ve inşaat ustalığının gerektiğini ortaya koyan bulgular; uzmanlaşmanın yanı sıra hiyerarşinin, yani yönetici sınıfın ortaya çıkışını tetiklediğini gösteriyor. Kazılarda dairesel ve kare şeklinde olan tapınakların merkezinde iki büyük dikilitaş bulunduğu, duvarlarının ise akrep, tilki, aslan, yılan, yaban domuzu ve kuş gibi hayvan kabartmaları ile bezendiği ortaya çıktı. Bir kısım arkeoloğa göre bu hayvan figürleri tapınağı ziyaret eden farklı kabilelerin sembolü olarak nitelendirilirken, Göbeklitepe’de yaşayan insanların, yerleşik hayata geçmeden önce ileri düzeyde mühendislik zekasına ve heykelleri işleyecek bir estetik anlayışa sahip olduğu ifade ediliyor. En önemlisi ise daha avcı toplumuyken bile bir inanca sahip olmaları ve bu inancın onlara görkemli tapınaklar yaptırmış olması.

Gün yüzüne çıkarılan 6 tapınaktan en büyüğü ve gösterişlisi olan D tapınağının ortasındaki iki dikilitaşın yanı sıra üzerinde kolları, incecik parmakları, süslü önlüğü ve T şeklinde başı ile bir insan tasviri yer alıyor. Sütunlarının ağırlıkları ise 40 ile 60 ton arasında değişiyor.

Tarımın temelleri buğday ile burada atıldı

Yıllardır bilinenin aksine tarımın yerleşik hayatı getirmediği, dini mabetlerin etrafında kalma arzusu sonucunda yerleşik hayata geçildiği ve tarımın başladığı sonucunu ortaya koyan  Göbeklitepe’de avcı ve toplayıcı toplulukların dini merkezlerde sürekli olarak bir araya gelmelerinin sonucunda yerleşik hayata geçilmiştir.

Göbeklitepe’de ulaşılan buluntuların bir diğeri ise tarımın keşfine dair önemli ipuçları veriyor. Dünyada ilk kez evcilleştirilen 2 buğday türü Urfa’da bulunurken, bölgede yapılan araştırmalar ve elde edilen bulgular doğrultusunda yüzlerce genetik varyasyonu bulunan buğdayın atasının ilk olarak Göbeklitepe eteklerinde yetiştiği ortaya çıkarıldı.

Ayrıca kazılarda şu ana kadar en büyüğü 160 litrelik kapasiteye sahip kireç taşına oyulmuş, altı varil bulundu. Klaus Schmidt, bulgular ışığında, insanoğlunun ekmek için değil, bira uğruna tarıma başladığına, bunun da ilk kez Urfa’da gerçekleştiğine kanaat getirmiş. Taş kaplarda yapılan kalıntı analizleri alkollü içkilerin tüketildiğine işaret ediyor.

Müzeyi de gezin…

UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne de alınan bu gizemli yapı, tarihe meraklı birçok turisti de çekiyor. Göbeklitepe ve çevresini daha da gözde bir turizm destinasyonu haline getirmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı 2019 yılını Türkiye’de ‘Göbeklitepe Yılı’ olarak ilan etti. Doğu Anadolu’nun en mistik yerleri Urfa, Mardin ve Nemrut gibi yerlere olan yakın konumuyla Göbeklitepe, GAP turları kapsamına da alınmaya başlandı.

İnsanlık tarihine bu denli ışık tutan bir tarihi yapıyı yerinde görmek ve o havayı teneffüs etmek eminiz ki eşsiz bir deneyim olacaktır. Ancak, Göbeklitepe’nin insanlık tarihi açısından ne ifade ettiğini anlamak için sadece yazılanları okumak ya da ören yerini gezmek yeterli olmayabilir. Alanında dünyadaki sayılı müzelerden biri olan Şanlıurfa Arkeoloji Müzesi’ni de mutlaka görülmesi gereken yerler listenize alın. Paleolitik Çağ’dan başlayarak Neolitik Çağ’a sonra da bakır, tunç ve demir çağlarına uzanan ve adeta tarihi bir yolculuğa çıkmanızı sağlayan müzede yolunuz yine Göbeklitepe’ye çıkıyor ve neden buraya tarihin sıfır noktası denildiğini daha iyi kavramanız mümkün oluyor.

Benzer İçerikler

Comments are closed.