İstanbul’da sonbahar yavaş yavaş kendini göstermeye başlamışken kendinize bu hafta sonu ne yapmak istediğinizi soruyorsanız, İstanbul’un en güzel semtlerinden biri olan Karaköy’de hem boğaz havasının tadını çıkarabilir hem de dünyanın en çok konuşulan bienallerinden biri olan İstanbul Bienali’nin komşuluk temasıyla sanatseverlerle buluşturduğu koleksiyonunu deneyimleyebilirsiniz.
1987 tarihinde ilki gerçekleşen ve o yıldan bugüne iki yılda bir sanatseverlerle buluşan İstanbul Bianeli’nin 15.si bu sene de İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinatörlüğünde geçirdiği 2 aylık başarılı bir sergi döneminin sonuna geliyor. 1995 yılında şans eseri tanıştıktan sonra aynı mahalle, sokak ve binada oturduklarını keşfeden ve o tarihten beri birlikte sayısız çalışmaya imza atan Avrupalı küratörler Elmgreen ve Dragset’in perspektifiyle Bienal’de bir araya gelen eserler, sosyal ve kültürel kaygıları tematize eden ”iyi bir komşu” başlığıyla duyularımıza hitap ediyor ve bizlere gündelik hayatımızı da içine alacak yeni bir tartışma alanı yaratıyor.
Büyük ölçüde savaşların yaşandığı coğrafyalardan kaçıp gelen insanların göç ettikleri ülkelerde karşılaştığı sosyal ilişkiler ile Türkiye’deki insanların kentsel dönüşüm projelerinin etkisiyle kendini içinde bulduğu kültürel ilişkileri tematize eden Bienal, ‘iyi bir komşu’ tanımının nasıl bir değişime uğradığını sorguluyor.
Elmgreen ve Dragset ikilisinin farklılıklardan kaçınma ve ‘öteki’den korkma gibi duyguların üstesinden nasıl gelinebileceğine vurgu yaptığı bienal, komşuluk kavramına iki farklı açıdan yaklaşıyor. Sergi, yetiştiğimiz mahallelerin ve iletişim içinde olduğumuz komşuların bireysel yolculuğumuzda edindiğimiz kimliklerin şekillenmesinde önemli roller oynadığını gözler önüne seriyor. Metropolleşmenin ve hayatın eskiye nazaran daha hızlı akmasının getirdiği bir belirsizlik ortamına dikkat çeken Bienal, mahalle kavramının ortadan kalktığı, birbirine benzer, güvenlik ağlarıyla çevrili yeni nesil sitelerde farklılıkların kısıtlanarak kimliklerin tek tipleştirilmesine sanat yoluyla karşı eleştiri getiriyor. ‘İyi bir komşu’ya belki de eskisinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz bir çağda, ilişki formlarını yeniden tartışmaya açan Bienal, farklılıkların bir arada yaşayabileceği bir uzlaşma ortamı kurmak adına da güzel bir fırsat sunuyor bizlere.
Bianelde sergilenen eserler başta İstanbul Modern olmak üzere; birbirine yürüme mesafesinde olan Pera Müzesi, ARK Kültür, İstanbul Özel Rum İlköğretim Okulu, Yoğunluk Sanatçı Atölyesi ve Küçük Mustafa Paşa Hamamında sanat severlerle buluşurken, birbirine komşu olan mekanların Bienal’de mekan olarak kullanılması, küratörlerin unuttuğumuz komşuluk hissini bize yaşatmak için tercih ettiği bir kurgu. 32 ülkeden 56 sanatçıya yer veren Bianel’de öne çıkan eserlerin başında Erkan Özgen’in Galata Özel Rum İlköğretim Okulu’nda gösterilen ve IŞİD tarafından kuşatılan şehrinden kaçmak zorunda kalan Muhammed’in hikayesine odaklanan video çalışması Harikalar Diyarı (Wonderland) yer alıyor. Dört dakikalık video boyunca işitme ve konuşma engelli Muhammed’in, şahit olduğu savaşı bedenini kullanarak tasvir edişine tanıklık yapma imkanı veren eser Bienal’in en çok dikkat çeken çalışmalarından. Diğer dikkat çeken çalışma ise Güney Afrikalı sanatçı Lungiswa Gquata’nın kola şişelerini kırarak elde ettiği çimenlik formunda bir enstalasyon. İçi yeşil bir sıvıyla dolu olan bu şişelerin yan yana sıralanmasıyla oluşan kesici yüzey, sanatçının yasadığı Cape Town’daki kentsel ayrımcılık formlarını sembolize ederken, kentsel dönüşüm projeleriyle değişime uğrayan kamusal alanlara dikkat çekiyor. 12 Kasım’a kadar ücretsiz olarak gezilebilecek İstanbul Bienali hem koleksiyondaki eserlerle hem de etkinliklerle sergiyi ziyaret eden sanatseverleri iyi bir komşu başlığı üzerine düşündürmeye devam edecek.
Keyifli Anlarınız İçin Çikolatalı Karışımlar Bir Sonraki:
Cadılar Bayramı Geleneği Nereden Geliyor?