İstanbul’un Az Bilinenlerine Yolculuk – 2

19 Mart 2017 • Kültür ve Sanat, Şehirler ve Hikayeleriİstanbul’un Az Bilinenlerine Yolculuk – 2 için yorumlar kapalı4807

Her şehrin sırları olsa da keşfedilmeyi ve tekrar hatırlanmayı bekleyen hikayeleriyle İstanbul bir başkadır…

Bu yazımızda ziyaret etmeye alışkın olduğumuz mekanlardan bahsetmek yerine önünden geçtiğimiz ancak hiç fark etmediğimiz güzelliklerden bahsedeceğiz.

Soğukçeşme Sokak’a Uğrayın

18. yüzyılda bir yerleşim yeri olarak biçimlendiğine inanılan bu tarihi sokak aslında şehrin tarihine ev sahipliği yapan Tarihi Yarımada’da Topkapı Sarayı ile Ayasofya arasında yer alıyor. Alışılagelmiş sokakların aksine bu sokağın sadece bir yanında evlerin sıralı olduğunu, diğer yanında ise Ayasofya bahçe duvarı ile çevrili olduğunu göreceksiniz. Cumbalı ahşap evleri ile Osmanlı Dönemi mimarisinin en iyi anlatıcılarından olan sokak, ismini içinde bulunan Türk çeşmesinden alıyor. On iki cumbalı ahşap ev ile beraber sokakta bir Roma Sarnıcı ve İstanbul Kütüphanesi de yer almakta. 1986 yılındaki restorasyon sonrası yeni haliyle açılan ve araç trafiğine kapatılmış olan sokak, sakin ama bir o kadar da renkli dokusuyla keşfinizi bekliyor…

Galata Meclis Binasını Ziyaret Edin

Mimariden bahsederken İstanbul’un en eski sivil mimari örneği olan Galata Meclis Binası’ndan bahsetmemek olmaz. Galata Banker Sokak’ta yer alan 1314 yılında Cenevizliler tarafından inşa edilen bina, Galata Kulesi’nden daha önce inşa edilmiş olmakla beraber Avrupa’nın da en eski meclis binalarından birisi olma özelliğini taşıyor.

 Boğaziçi’nin Simgesi Erguvan’ı Mevsiminde Keşfedin

İstanbul’un simgesi haline gelen erguvanların hatırı sayılır bir geçmişi olduğunu biliyor muydunuz?

Bizans döneminde imparatorluğun rengi olan ve hem gücü hem de zenginliği sembolize eden erguvan çiçeği devletin ve yönetici sınıfının rengiydi. Bizans İmparatorları, erguvan sarayının erguvan odasında doğarlardı ve bu rengi hanedan üyeleri dışında hiç kimse kullanamazdı.

Osmanlı döneminde de hak ettiği ilgiyi gören erguvanlar; saray bahçelerinin has konuklarıydı.

Boğaz’ın iki yakasında zarif dallarıyla İstanbul’u yüzyıllardır süslemeye devam eden erguvanlar; Yahya Kemal’in ”Beklemem fecrini leylaklar açan nisanın / Özlemem vaktini dağ dağ kızaran erguvanın” mısralarıyla da hafızalarımızdadır.

Mayıs ayının başından itibaren mor çiçeklerini açarak İstanbul’a bahar geldiğini müjdeleyen erguvanların gelişini  kutlamak istiyorsanız uğrak duraklarınız arasına mutlaka Üsküdar Fethi Paşa Korusu, Kanlıca Mihrabad Korusu, Hidiv Korusu ve Kandilli Cemile Sultan Korusu’nu eklemenizi öneririz.

Mimozalar Zamanında Adalar’ı Keşfe Çıkın

İstanbul florasında sembolleşmiş bir takım çiçekler ve ağaçlar vardır. Bunlardan ilki Erguvan ise diğeri Mimoza’dır. Özellikle Adalarda  Şubat’ın son haftası cemrenin toprağa düşmesi ile birlikte çok güzel bir canlanma başlar. Mimoza ağaçları ardı ardına çiçeklenir ve ortalığı bir anda keskin bir mimoza kokusu sarar. Adaları yaz aylarında ziyaret edenlerin kaçırdığı bu görsel şölenden mahrum kalmamak ve ada manzarasıyla beraber mimoza kokusunu içinize çekmek için Mart’ın sonuna kadar vaktiniz var.

Mehtap Turu’na Çıkın

Haziran ile Eylül ayları arası Şehir Hatları tarafından düzenlenen Mehtap Turları’na katılarak Türk Sanat Musikisi eşliğinde, uğrunda savaşlar çıkan, coğrafi bakımdan başka örneği bulunmayan İstanbul’un farklı bir yüzüyle tanışabilir,  yüzyıllardır süregelen bir geleneğin parçası olabilirsiniz.

Boğaz şeridinin eşsiz güzelliğinde günlük hayatın koşuşturmacasından uzaklaşıp, yorgunluğunuzu denize bırakabilir, kendinizi ayıışığının iyileştirici gücüne teslim edebilirsiniz.

Moda’dan Anadolu Kavağına kadar süren bu keyifli yolculuğa mutlaka katılmanızı öneriyoruz.

Benzer İçerikler

Comments are closed.