Tarihi Köy Polonezköy

20 Mart 2019 • Şehirler ve HikayeleriTarihi Köy Polonezköy için yorumlar kapalı2139

Güneşin sıcak yüzünü göstermeye başladığı, doğanın bütün güzellikleriyle ortaya çıktığı bu bahar günlerinde evde oturmak yerine kendimizi dışarıya atmak için can attığımız bir gerçek. Özellikle hafta sonu hem nefes alıp şehirden uzaklaşarak yeşilin bin bir tonuyla buluşmak, hem de leziz bir kahvaltı için keyifli bir kaçış noktası arıyorsanız sizler için derlediğimiz önerilere göz atmanızı öneririz.

Gelin doğayla iç içe ve İstanbul’a sadece 15 km uzaklıktaki Polonezköy’ün tarihi ile başlayan yolculuğumuzu birbirinden keyifli mekanlarını tanıyarak sürdürelim…

Sürgünden doğan köy: Polonezköy

Polonezköy’ün hikayesi, Polonya (Lehistan) topraklarının Rusya, Avusturya ve Prusya tarafından 1772–1795 yılları arasında paylaşılarak esaret altına alınmaları ile başlar. Polonya’nın işgalini kabul etmeyen tek devlet olan Osmanlı İmparatorluğuna 1830’lu yıllarda sığınan Polonya devlet adamı ve göçmen topluluğu önderi Prens Adam Czartoryski’nin 1842 yılındaki girişimleriyle yapılan anlaşmayla bu topraklar süresiz olarak kiralanır ve Polonyalı yerleşimcilerin kullanımına verilir.

Bir süre sonra köye, Adam Czartoryski’den yola çıkılarak “Adam’ın tarlası” anlamına gelen “Adampol” adı verilir ve Osmanlı topraklarında kurulan bu köy Polonya devleti ve sınırları dışındaki ilk köy olur.

Köy tarihindeki gerçek dönüm noktası ise 1853–1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı’dır. Bu savaşa Osmanlı Ordusu’nun yanında katılan Michal Czajkowski (Mehmet Sadık Paşa) komutasında Polonyalı asker ve sivillerden 58 kişi, tümenin terhis edilmesinin üzerine Adampol’e yerleşir. Adampol topraklarının bir Polonyalı tarafından satın alınmasından sonra ise köy dünyada Polonyalıların oturduğu ve bulundukları ülkenin, köy yönetimini özgür bıraktığı ve etki göstermediği tek yer olur. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra “Adampol” resmi olarak “Polonezköy” ismini alırken, 1938 yılında ise köy sakinlerine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilir.

Kiraz festivali kaçmaz

Polonezköy’de ziyaret edilecek tarihi mekân ise; 1900-1914 yılları arasında inşa edilmiş olan Czestochowa Meryem Ana adını taşıyan kilise, içerisinde Mehmet Sadık Paşa’nın eşinin mezarı da bulunan Polonezköy Mezarlığı, Atatürk’ün Polonezköy’ü ziyareti esnasında kaldığı ev, köyün 150. kuruluş yıldönümünde açılan ve Polonezköy tarihi ve kültürünü yansıtan Zofia Teyze’nin Hatıra Evidir

Ayrıca her yıl Haziran ayının 1 ve 2’nci hafta sonlarında düzenlenen ve renkli görüntülerin ortaya çıktığı geleneksel Polonezköy Kiraz Festivali’ni de kaçırmayın deriz.

Şimdi gelin doğasıyla huzur, yemekleriyle lezzet bulacağımız Polonezköy’de sizler için derlediğimiz mekan önerilerini birlikte inceleyelim:

Mis gibi ev reçellerinin tadına Stella’da varın

Ağaçlar, hamaklar, kuşlar, çayırlar tam bir huzur ortamı.. Polonezköy’e gidildiğinde ilk aklımıza gelen yerlerden biri olan Stella, 1967’den beri hizmet veriyor. Bölgenin en geniş arazili tesislerinden biri olan Stella’da serpme şeklinde gelen kahvaltının en gözde ürünü ise kendi yaptıkları reçeller. Bir de bir köşede sürekli kaynayan sınırsız demleme çayı var. Mekan, ayrıca “kendin pişir kendin ye” konseptini sevenlerin tercih ettiği mangalıyla da meşhur. İster kahvaltı ister mangal keyfi için gidilsin, sanki evinizin arka bahçesindeymişsiniz hissi uyandıran tesiste yeşillikler içinde huzur dolu bir gün geçirebilirsiniz.

Nefis kahvaltı sonrası harika pastalar mı dediniz? Polina…

Polonezköy’deki en popüler mekanlardan biri olan Polina House, tercih edenleri asla hayal kırıklığına uğratmıyor. Peynirinden, reçeline, kaymağına, yumurtasına hatta köy biberine kadar özenilmiş bir kahvaltının yanı sıra, mekânın maskotu haline gelen papağan Cabbar Bey misafirlerin ilgisini oldukça çekiyor.

Doğanın tam ortasında yer alan çocuk bahçesi de özellikle çocuklu ailelerin rahat edebileceği büyüklükte. Keyifli kahvaltı sonrasında mekânın girişinde vitrinde sergilenen ve buram buram kokan Polina’nın meşhur ve taze pastalarının tadına bakmaktan ise sakın kendinizi alıkoymayın.

Brunch sonrası havuz keyfi Leonardo’da

90 yıllık Polonya evi olan, 1993 senesinde restore edilerek hizmet vermeye başlayan 2 katlı şirin yapısı ve bahçesinde kurulan tesisiyle Leonardo’yu benzerlerinden ayırmak mümkün. Türk, Polonya, Fransız, Avusturya ve Slav Mutfaklarının en güzel tatlarının sunulduğu restoranının yanı sıra, yazın size havuz keyfi sunulan mekânda, kışın da şehrin gürültüsünden kaçarak şömine karşısında güzel zaman geçirmeniz vadediliyor.

Kahvaltıyı bruncha çevirmeye davet eden zengin açık büfesindeki ev reçelleri, kendi sucukları ve arzu edildiği şekilde hazırlanan omletiyle, misafirlerine farklı birçok çeşit sunmasının yanında, ev yapımı vişne, portakal veya ceviz likörü de Leonarda’nun olmazsa olmazlarından.

Benzer İçerikler

Comments are closed.