İstanbul’un Tarihi Çeşmeleri: Çeşm’den ‘çeşme’ye…

1 Haziran 2019 • Kültür ve Sanat, Şehirler ve Hikayeleriİstanbul’un Tarihi Çeşmeleri: Çeşm’den ‘çeşme’ye… için yorumlar kapalı3801

Bir zamanlar, güncel olayların su taşımaya gelen kadınlar tarafından dilden dile aktarıldığı, kimi zaman sevdaların dile geldiği kimi zaman da samimi sohbetlerin yapıldığı çeşmeler; toplumsal iletişiminde her zaman önemli bir yere sahip olmuştur.

Yazılı ve sözlü edebiyatın önemli bir argümanı olan Farsça “çeşm” kelimesinden türeyen çeşme; anasır-ı erbaadan (toprak, su hava, ateşten oluşan dört unsur) olup, “hayat” kelimesi ile ifade bulmuş “su”yu taşıyan bir araçtır aslında.

İstanbul’un fethiyle birlikte kentin su ihtiyacını karşılamak amacıyla yapılan ve zamanla mimari ve hat sanatının eşsiz eserleri haline gelen tarihi çeşmeler, tarihi yarımadanın yanı sıra Beşiktaş, Eyüp ve Beyoğlu’nda çokça yer alsa da şimdilerde şehirleşmeye yenik düşerek, ayakta kalmak için zamana direnmektedirler.

Yapımları 15.yy’dan sonra hızla artan, 20. yy’a kadar simge haline gelerek şehrin boynuna takılan birer inci gibi dizilen ve tarihi kayıtlarda ‘Dünyada en çok çeşmesi olan şehir’ olarak geçen İstanbul’daki, en meşhur Osmanlı çeşmelerini sizler için derlemeye çalıştık. Hazırsanız keşfe başlayalım..

Mahmud Çeşmesi

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Tophane Çeşmesi Taştan…” şiirine konu olan Tophane’deki 1. Mahmud Çeşmesi şehirleşmeye yenik düşerek, ayakta kalmak için zamana direnen çeşmeler arasındadır.  1732 yılında 1. Mahmut tarafından yaptırılan ve İstanbul’un üçüncü büyük meydan çeşmesi olan Tophane Çeşmesi, Türk rokokosu tarzında mimar Mehmet Ağa tarafından inşa edilen dönemin en güzel ve en büyük çeşmeleri arasındadır. Şehrin en yüksek duvarlı ve dört yanı da mimarı olarak aynı olan çeşmesi eskiden Tophane İskelesi’nin bulunduğu meydanda yer alırken, kıyının doldurulmasıyla denizden içeride kalmıştır.

Kitabesinden duvar süslemelerine, kabartmalar ve oymalarla bezeli saçaklarına kadar her ayrıntısı ile Tophane semtinde eşsiz bir anıt edasında olan Tophane Çeşmesi; en son 2006 yılında restore edilmiştir.

Osmanlı çeşme mimarisinin en önemli yapılarından biri olan çeşmenin restorayonunda 15 mimar ile 4 hat ustası görev almış, 740 metrekare kurşun, 40 metrekare 23 ayar altın varak ve 20 adet aydınlatma armatürü kullanılmıştır.

 

 

Sultan III. Ahmet Çeşmesi

İstanbul’un simgeleri arasında yer alan ve Sultanahmet’i gerilerde bırakıp, Ayasofya’yı solunuza aldığınızda karşınıza çıkan ihtişamlı görüntüsüyle Osmanlı padişahlarına ev sahipliği yapmış Topkapı Sarayı’nın giriş kapısına ulaştığınızda, yanından geçip gidemeyeceğiniz tılsımlı bir güzelliğe sahip olan yapı III. Ahmet çeşmesidir.

Lale Devri’nin en güzel eserlerinden olan, 1729 yılında Baş Mimar Mehmet Ağa tarafından inşa edilen Bâb-ı Hümayun’un önünde yer alan Sultan III. Ahmet Meydan Çeşmesi; Osmanlı meydan çeşmesi mimarisinin en güzel örneklerindendir. III. Ahmet’in annesi için yaptırdığı ve tahttan indirilmesine rağmen ayakta kalan çeşme beş küçük kubbeye sahiptir. Çeşmeleri sebil görevi gören yapının çiçek rölyefleri ise dikkat çekicidir. Bu çeşme, daha önce aynı yerde var olan “Perayton” isimli bir Bizans çeşmesinin yerine, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın önerisiyle yaptırılmıştır. Sebillerin ve cephelerdeki çeşmelerin üzerinde ise ta’lik hatla yazılmış bir kaside bulunur. Seyyid Vehbi’ye ait kasidenin Ayasofya’ya bakan yüzündeki son mısra ise şu şekildedir: “Aç besmeleyle iç suyu / Han Ahmet’e eyle dua”

Benzer İçerikler

Comments are closed.