Dünyaca ünlü yerli yabancı ressamlar ve en ünlü tabloların hikayeleri! – Bölüm I

27 Şubat 2021 • Genel, Kültür ve Sanat, TarihDünyaca ünlü yerli yabancı ressamlar ve en ünlü tabloların hikayeleri! – Bölüm I için yorumlar kapalı13176

Ressamların genellikle sağlıklarında değerlerinin yeterince anlaşılmamasının, eserlerinin büyük paralar karşılığında müzayedelerde satılmasının önüne geçmek ve sanata hak ettiği değeri teslim edebilmek için 2005 yılından beri her yıl “27 Şubat Dünya Ressamlar Günü” olarak kutlanıyor. Biz de Mabel olarak dünya çapında ün yapmış en gözde tabloların hikayelerini ve isimlerinden ülkemizde olduğu kadar yurtdışında da söz ettiren önde gelen Türk sanatçıların eserlerini bu özel gün adına derledik… Yazımızın birinci bölümünde yabancı 10 sanatçıyı ve eserlerini sizlere sunuyoruz.

1. Sandro Boticelli ve Venüs’ün Doğuşu

Sandro Boticelli’nin 1484 tarihli eseri olan Venüs’ün Doğuşu, İtalyan ressamın güzelliğe olan tutkusunun tuvale dökülmüş hali. Tanrıça Venüs’ün bir deniz kabuğundan doğduğu ve çıplak güzelliğiyle etrafındakileri büyülediği anın resmedildiği eser, Rönesans döneminin en büyük hazinelerinden biri olarak kabul ediliyor. Resimde, güzelliğin ve aşkın koruyucusu Venüs’ü dev bir deniz kabuğunun içinde, resmin odak noktasında görüyoruz. Bir su perisi tablonun sağ tarafında elinde çiçekli bir örtüyle Venüs’ü beklemekte. Soldaki iki rüzgar tanrısı ise üfleyerek Venüs’ü su perisinin olduğu kıyıya doğru sürüklüyor. Botticelli burada iki farklı mitolojik hikayeyi tek bir kadrajda birleştiriyor ve açık bir kompozisyon ile izleyiciye sunuyor. Dünyanın en bilinen resimlerinden biri olan tablo, Floransa’daki Uffizi’de sergileniyor.

2. Leonardo Da Vinci ve Mona Lisa

Rönesans’ın en önemli ressamlarından Leonardo Da Vinci’nin 1503-1506 yıllarında gerçekleştirdiği eseri Mona Lisa’nın yüzündeki hem mutlu hem hüzünlü ifadenin sırrı hala tam olarak çözülebilmiş değildir. Da Vinci’nin, bu etkiyi yaratmak için portrenin ağız ve göz kenarlarını bilerek bulanıklaştırdığı, “sfumato” adlı tekniği kullanarak özellikle yüzdeki bu noktaları yumuşak bir loşluğa daldırarak belirsiz bıraktığı bilinir. Belirsizliğin yanında bu etkiyi yaratan başka etkenler de vardır. Tablonun iki yarısı birbirine simetrik değil, bir diğer ifadeyle soldaki ufuk çizgisi, sağa göre daha alçaktadır. Bu nedenle sanatseverler tablonun sol tarafına odaklaştığında, Monalisa’nın daha uzun boylu göründüğünü ve odaklanılan yöne göre yüzün değiştiği görmekteler. İlk kez Da Vinci’nin kullandığı bir teknikle hayata geçirilen dünyaca ünlü tablo Fransa’nın başkenti Paris’te yer alan Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir.

3. Michelangelo ve Adem’in Yaratılışı

İtalyan rönesans dönemi ressamı Michelangelo tarafından 1511 yılında yapılan Adem’in Yaratılışı adındaki tablo, yaratılış efsanesindeki büyük ayrılmayı ve birbirine ancak parmak ucu kadar yakın ama bir o kadar ayrı düşmüş Tanrı ve Adem’in hikayesini konu alır. Hristiyanlıkta Tanrı’nın Adem’e hayat üflemesinin betimlendiği sahnede, birbirine değen işaret parmakları, Tanrı’nın Adem’i kendi suretinden yarattığına gönderme yapar.

4. Tiziano Vecellio ve Venüs ve Adonis

İtalyan ressam Tiziano Vecellio’nun 1553 yılında resmettiği Venüs ve Adonis tablosu, Adonis’in Venüs’ü terk ediş efsanesini konu alır. Venüs, köpekleriyle beraber gitmeye çalışan genç Adonis’i engellemeye çalışırken resmedilir. Efsaneye göre aşık olduğu Tanrı Adonis’i durdurmaya çalışan Venüs’ün çıplak bedeni ilgi çekicidir. Tabloda sadakati simgelemek için köpek figürü kullanan ressam, hemen ağacın dibinde uyuyan ve bu dramatik ayrılıştan habersiz bir meleğe de dikkat çeker.

5. Vermeer ve İnci Küpeli Kız

17. yüzyılda Hollandalı ressam Johannes Vermeer’in en başarılı tablolarından biri olan İnci Küpeli Kız, “Kuzey’in Mona Lisa’sı” olarak da anılıyor. Işık oyunlarının ve yansımaların ustası olarak bilinen Vermeer bu eserini 1665 yılında yapmış ve eser üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda modelin bir hayal ürünü olmadığı anlaşılmıştır. Genç kızın masumiyeti ve bakışlarındaki etkileyicilikle dikkat çeken tablonun ana objesi inci küpe ön plana çıkarken, günümüzde iki bilim insanı tarafından Xray ışınları ve mikro görüntüleme teknolojisiyle taranan eserde kirpik ve yeşil perde gibi yeni detaylar ortaya çıkmıştır. Efsanevi resim, 2018’in başlarından bu yana Hollanda’nın Lahey kentinde Mauritshuis Müzesi’nde özel olarak inşa edilmiş bir cam odada tutuluyor.

6. Van Gogh ve Yıldızlı Gece

Van Gogh’un en ünlü ve üzerine en fazla tartışılan resmi olan Yıldızlı Gece, sanatçının ölümünden bir yıl önce kaldığı akıl hastanesindeki odasından görülen Saint-Remy-de-Provence köyünün düşsel bir yorumudur. Uzun araştırmalar sonunda, tablonun 25 Mayıs 1889 tarihinde, saat 04.40’taki gökyüzünü gösterdiği tespit edilmiş. Resimde görülen gökyüzünün koyu mavisinde duran 11 yıldız, güneş tarafından çevrelenmiş ay, gökyüzü ile bitişik dağ, dağın dibinde hayali bir köy ve göz önünde duran selvi ağacı aslında sanatçının hayal gücünü resme aktarsa da bunlar eseri değerli kılan birçok öğeden sadece birkaçı… Günümüzde çok sayıda tasarımcı ve sanatçı onun bu resminden ilham alırken, Hollandalı ünlü ressamın eseri 1941’den günümüze New York’da Modern Sanatlar Müzesi’nde sergilenmeye devam ediyor.

7. Edvard Munch ve Çığlık

Doğanın çığlığı olarak da bilinen The Scream (Çığlık), Norveçli ressam Edvard Munch’un yaptığı dört Çığlık tablosundan biri. Munch, Çığlık konusundaki esin kaynağını şöyle anlatmıştır: “İki arkadaşımla yolda yürüyordum; güneş battı, bir melankoli dalgasına kapıldım. Birden gökyüzü kıpkızıl bir renk aldı. Durup parmaklıklara yaslandım. Alev alev gökyüzü, mavi fiyordun ve şehrin üstünde kan ve kılıç gibi sarkıyordu. Arkadaşlarım yola devam etti; ben ise büyük bir endişeyle öylece duruyor ve doğada sonsuz bir çığlığı hissediyordum sanki.” Çığlık tablosunun en çarpıcı özelliği, kendisinden sonraki sanatçılar üzerindeki etkisi değil, popüler kültürün dayanaklarından biri haline gelmesi. Bugün onu yaratan ve ressamdan daha ünlü olan bu eserin 1893’deki ilk versiyonu Oslo’daki Ulusal Galeri’de; aynı tarihteki pastel versiyonu ile 1910’daki diğer yağlı boya versiyonu ise Munch Müzesi’nde sergilenmektedir.

8. Gustav Klimt ve Öpücük

Viyana Sezession grubunun kurucusu Gustav Klimt, The Kiss (Öpücük) adlı ünlü eserini 1908 yılında tamamladı. Zaman ve mekanın dışında öpüşen bir çiftin tasvir edildiği yağlı boya tabloda, çizgiler ve süslemeler ön plandadır. The Kiss’te, bir uçurumun yamacında duran ve öpüşen iki çift resmin odak noktası olurken; erkeğin kadın bedeni üzerindeki fiziksel etkisi açıkça resmedilmiştir. Çiftin etrafını saran altın rengi ise antik dönem kilise resimlerinde vurguyu artırmak için altının kullanılış tekniğinden esinlenilmiş. Eser, gerçeküstü ve tutkulu bir aşkın çiçek bahçesinden doğup yıldızlara ulaşmasının en güzel hikayelerinden biri olarak tanımlanıyor.

9. Salvador Dali ve Belleğin Azmi

Sürrealizmin en önemli temsilcilerinden Salvador Dali’nin ‘eriyen saatleri’ sembolleştirerek, değişmez ve katı zaman algısını protesto ettiği ‘’Belleğin Azmi’’ adlı 1931 tarihli gerçeküstü tablosu, sanatçının bir Ağustos sıcağında eriyen Camembert peynirinden ilham alarak resmettiği bir eserdir… Tablonun ortasında “canavar” biçiminde bir insan figürü gözlenirken, Dali’nin birçok yapıtında kullandığı bu nesne, sanatçının kendini betimlemesi olarak da algılanmaktadır. Resmin sol alt köşesindeki turuncu saat ise karıncalarla kaplanmıştır.

10. Pablo Picasso ve Guernica

İspanya İç Savaşı sırasında Nazi Almanya’sına ait 28 bombayla vurulan Guernica şehrinin Pablo Picasso’da uyandırdıkları bu eserde resmedilirken; savaş trajedilerinin ve savaşın insan üzerinde bıraktığı etki de aktarılarak barışın sembolü haline gelmiştir. 1937’deki saldırıdan hemen sonra çizimlere başlayan Picasso’nun 15 gün içerisinde Guernica’yı yarattığı bilinir. Diğer yandan bir Nazi Subayı’nın Guernica’ya bakıp Picasso’ya, “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorduğunda ünlü ressam; “Hayır, siz yaptınız” diye yanıt verdiğini de anımsatmak isteriz.

Benzer İçerikler

Comments are closed.