Atıştırmalıklar ve Sanat: Dünyaca Ünlü Sanatçılara İlham Olan Atıştırmalıklar

21 Nisan 2025 • GenelAtıştırmalıklar ve Sanat: Dünyaca Ünlü Sanatçılara İlham Olan Atıştırmalıklar için yorumlar kapalı39

Her birimizin mutlaka favorisi olan atıştırmalıklar vardır. Dünyaca ünlü sanatçılar da bazı atıştırmalıkların kendilerine verdiği ilhamdan bahsediyor. Agnes Martin gibi sanatçılar, atıştırmalıkları ilham perilerinin gelmesi için daha dengeli tüketmeyi seçerken David Lynch, kahve ve şekerin ölçüsünü kaçırmayı tercih etmiş. Şimdi gelin farklı sanat dallarında evrensel başarı elde etmiş sanatçıların atıştırmalıklar ile olan güçlü ilişkisine bakalım.

David Lynch

Sinemanın ezber bozan dahilerinden David Lynch, dinginliğini ve ilhamını transandantal meditasyonuyla açıklar. Fakat Lynch’in yaratacılığını artırmak amacıyla farklı ritüelleri de araştırdığı bilinir. Bu yüzden yeme düzeni ve nerede yediği gibi detaylar, günlük yaşamı için çok önemli hale gelir. Lynch için tatlılar ve kahve, onun sıradışı senaryolarına ve gerçeküstü resimlerine ilham olur. Hatta en önemli yapımlarından biri Twin Peaks’de başrol bir kafein bağımlısıdır.

Lynch’in dokuzuncu sınıfta başlayan kahve tutkusu, ona göre yaratıcılığının kaynağıdır. Lynch’e göre bir ressamın hayatının kahveyle yoğun bir ilişkisi vardır ve yetişkin biri olarak kahve-sanat hayatı eş anlamlıdır. Yemeğe gitmeyi, kahve içmeyi, iş için fikir bulmayı sevdiğini belirtir. Lynch otuzlu yaşlarındayken yedi yıl boyunca her gün bir çikolatalı süt ve yedi fincana kadar şekerli kahve içer. Lynch şeker deneyiminden bahsederken ilhamını çoğalttığını ve aklına pek çok fikrin gelmesine yardımcı olduğunu söyler.

Pablo Picasso

Picasso sonu gelmeyen, genellikle kötü bilinen iştaha sahipti. 1930’lu yıllarda yani kendisi 50’li yaşlarındayken hipokondriyak hastasıydı. Tam da bu dönemde sağlığının bozulmasının üretkenliğini azaltacağı konusunda endişeler duyardı. Hastalığı bir diyete girmesini gerektiriyordu. Bunun sonucunda da sınırlı sayılabilecek bir Akdeniz diyetine başladı. Beslenmesinde sadece sebze, balık, üzüm, sütlaç vardı ve bunların da süt ya da maden suyuyla yıkanması gerekiyordu.

Pablo’nun sanata ve yemeğe olan düşkünlüğünü, az yiyecek seçeneği olması bile değiştiremiyordu. Yedi yıllık yol arkadaşı Fernande Olivier, Picasso’nun yemek sevgisini “Bazı zamanlar yemek bitene kadar ağzından bir kelime bile çıkmazdı.” sözleriyle anlatır. Doktoru hastalığı için ıspanak yemesini önerdiğinde Picasso için bunun en karşı çıkamayacağı versiyonu, ıspanağı suflenin içine eklemekti.

Frida Kahlo

Frida Kahlo yaptığı her şeye tutkuyla yaklaşan bir sanatçıydı, buna yemek hazırlamak da dahildi. Birçok tablosunda meyvelere yer vermesiyle sanatında da atıştırmalıkların önemini gözler önüne seriyordu. Bunun yanı sıra Kahlo, Mexico City’de verdiği kalabalık akşam yemek partileriyle biliniyordu. Menüleri mole, tamales, mescal ve pulque gibi içecek, sos ve yiyeceklerle doluydu. Öğrendiği yemeklerin kaynağı çoğunlukla ikinci eşi Guadalupe Marin’di.

Andy Warhol

Pop-art akımının öncülerinden Andy Warhol, sanatında Campbell çorba konserveleri gibi seri üretilmiş yiyeceklere gönderme yapmasıyla bilinir. Warhol’un sanatsal ilham kaynağı olan koruyucu dolu paketli gıdalar aynı zamanda onun beslenme düzeninin de vazgeçilmez parçalarıydı. Pratik hazırlanan şeker içerikli yiyecekler, Warhol için beslenmenin anahtarıydı. Proteinli bir öğün hazırlamaya çalışırken kendini gülünç bulan Warhol aslında tek istediğinin şeker olduğunu açıkça dile getiriyordu.

Warhol’un en sevdiği atıştırmalıklardan biri, kendi isimlendirmesiyle “kek”, iki beyaz ekmek dilimi arasına konulmuş bir çikolata barıydı. Bob Nickas, Warhol’un akşam yemeği için reçelli sandviç yediği bilgisini verir. New York’un lüks lokantalarına sık sık uğrayan Warhol buna rağmen genellikle otomatlardan yemek sipariş etmeyi tercih ederdi. Ayrıca “The Andy-Mat” isimli “yalnız kişiler için restoran” hayali vardı. Bu restoran konseptinde her bir insan yemeğini alıp bir kabine girecek ve televizyon izleyecekti.

Agnes Martin

Minimalist tuvalleri ile sanat tarihine adını kazıyan ressam Agnes Martin’in günlük beslenme alışkanlıkları da sadelik ve kısıtlama içeriyordu. New York’tan 1960’lı yıllarda ayrılıp New Mexico çölüne yerleşerek kendi kısıtlamalarıyla dolu yalnız bir yaşam inşa etti. Benimsediği yaşam stilinde kışın sadece bahçesinde yetiştirdiği ceviz, kaşar peyniri ve konserve domateslerle besleniyordu. Başka bir mevsimde ise portakal suyu ve muzdan oluşan jelatin karışımını tüketti. Yoğun sanatsal üretim dönemlerinde sevdiği atıştırmalık muz ve kahveydi. Seksenli yaşlarında ara ara martini içerek rahatlardı.

Salvador Dalí

Sürrealist ressam Salvador Dalí’nin oldukça ünlü bir şekerleme markasıyla arasındaki bağı biliyor musunuz? Chupa Chups lolipopunun hazırlanan ilk logosundan memnun olmayan kurucu Enric Bernat, arkadaşı Dalí’ye durumdan bahseder. Kahve içerken etrafındaki gazetelere karalamalar yaparak ortaya tüm zamanların en ikonik atıştırmalık logosunu ortaya çıkaran Dalí üstelik bunu bir saatten daha bir kısa sürede yaptı.

Dalí, sanatçı bakış açısıyla logonun bir papatya içerisine yerleştirilmesini önererek iç kısımdaki yazının da kırmızı olmasını istedi. Marka logosuyla sanatını yansıtan 20. yüzyılın en büyük sanatçılarından Dalí’nin bir atıştırmalık şeker marka logosunu yaratması hayli ilgi çekicidir.

 

Benzer İçerikler

Comments are closed.