Bitkilerin, en az bizler kadar duygusal yetenekleri olduğu sonucunun ortaya konduğu ilginç bir araştırma; insana “Evrende yalan söyleyebilen tek canlı biziz galiba” dedirtiyor.
Peter Tompkins ve Christopher Bird’ün “Bitkilerin Gizli Yaşamı” adlı kitabında yer verdiği ve 1966 yılında Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Clee Backster’in başlattığı bu araştırmanın sonuçları, eminiz ki okuyan herkesi hayrete düşürecek.
Bitkiler; hissediyor… Canı acıyor, hatırlıyor, korkuyor, mutlu oluyor, yalan söyleyemiyor, akıl okuyor, paylaşıyor, üzülüyor…
“Yaşadığımız bu dünyayı ne kadar tanıyoruz?” sorusunu da akla getiren derlemeyi keyifle okuyacağınızı düşünüyoruz.
BİTKİLERİN GİZLİ YAŞAMI
1966 yılında, Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Clee Backster, güvenlik görevlilerine poligraf aygıtının kullanımı eğitimini verdiği okulunda uykusuz bir gece daha geçirdi. Sonra sırf eğlence olsun diye, yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. Yalan makinesi çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektriksel değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye alaylı alaylı güldü. Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağı doğru indi. Oysa yukarı doğru bir hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye soktuğunda da beklediği tepkiyi görmedi. Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster. “Nasıl yani?” dedi kendi kendine, “Bitki düşüncelerimi mi okudu?”.
İnsanlık tarihinin önünde yeni bir dünya açılıyordu artık. Deneyler deneyleri kovaladı. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp, çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Kaynar suya atılan karideslerin ölümlerini, eline iğne battığında duyulan acıyı da hissediyordu bitkiler. Hatta kilometrelerce ötede olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri de hissediyordu. Hatta korkudan baygınlık bile geçiriyordu.
Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi bayan içeri girdiğinde bütün bitkiler sessizleşti. Hiçbirinden tepki gelmiyordu. Ne zaman ki o bayan havaalanından uçağa binip şehirden ayrıldı, o zaman yeniden tepki vermeye başladılar. Bayan botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, bitkilerin bayanı görünce korkudan bayıldıklarını.
Bir deney tasarlayarak, 6 yardımcısına aynı gece aynı saatlerde yapılmak üzere farklı görevler verdi. Görevlerden ilki gece yarısı gelip laboratuvardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı. Ertesi gün o gece bitkiyi parçalayan yardımcı içeri girdiğinde galvanometrelerin ibreleri tavan yaptı ve bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı. Bu deneyden bitkilerin sadece hissetmediği, aynı zamanda hafızalarının olduğu da anlaşıldı.
Takip eden süreçte Amerika’da bazı adlî vakalarda bitkilerin şahitliğine başvurulmaya başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyor, çünkü yalan nedir bilmiyorlardı. Bu çalışmalar makale olarak yayınlanmaya başlayınca dünyanın dört bir yanından bilim adamları konu üzerinde detaylı bir şekilde çalışmalara başladılar. Sonuçlar akıl almazdı. Koparılmış bir yaprağın, kendisine güzel sözler söylenmesi durumunda normal bir yapraktan çok daha uzun süre canlı kalabildiği ve 120 km mesafedeki bir acıyı, sevinci hissederken, insanların düşüncelerini okuyup kötülük yapanları hafızalarına kaydedebildikleri bulundu. Daha ilginci ise bitkilerin bu bilgileri diğer bitkilerle paylaşıyor olması. Kendisine kötü davranılan bitki üzüntüsünden intihar ederken yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda kendi suyunu onunla paylaştığı da yine yapılan araştırmalar sonucu kayıtlara geçti.
Ve gelin şimdi kısa süre önce Türkiye’nin Kuzeybatı bölgesinde bulunan dünyanın doğal ve kültürel mirası Kaz Dağlarımıza yapılan doğa katliamını anımsayalım. Dünyada sadece Türkiye’de yaşayan ve 283 farklı bitki türüne ev sahipliği yapan Çanakkale Kirazlı’da altın madeni projesi nedeniyle katledilen 195 bin ağacı ve her bir ağacın acısını yüzlerce kilometreden hisseden diğer canlıları..
SANAT DOLU BİR EYLÜL Bir Sonraki:
Tarihe Damga Vuran Türk Bilim İnsanları