’’Beni anlamak demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir” diyen Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, devrimleri ve önderliğiyle sadece 20’nci yüzyıla değil, tüm zamanlara ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk’ü, ölümünün 81’nci yılında saygı ve sevgiyle anıyoruz.
Onu en anlamlı şekilde anmak,
şüphesiz onu iyi anlamakla mümkündür.
O halde gelin Gazeteci Mithat Bereket’in, iki yılı aşkın bir sürede hazırladığı ‘Bir Düşünce Adamı’ adlı belgeseli ile Atatürk’ün beynine kısa bir yolculuk yapalım ve çocukluğundan ölümüne kadar düşüncelerinin ve fikirlerinin nasıl oluşup, geliştiğini birlikte öğrenelim.
Evet önemli bir kısmı cephelerde geçen 57 yıllık bir hayat.
Doğduğu şehrin, büyüdüğü ailenin, okuduğu okulların, edindiği arkadaşların ve gezdiği memleketlerin onu geliştirdiğini ama en çok da okuduğu kitaplarla beslenip zenginleştiğini ortaya koyan belgesel; Atatürk’ün yeni bir devleti ve onun siyasi, sosyal ve ekonomik yapılanmasını 1 gecede kurmadığını bize yeniden anımsatıyor.
Tarihçi yazarlara göre, entelektüel açıdan meraklı ve bilgiye açık bir kişiliği olan Atatürk, çağına egemen olan fikirleri anlayabilmek için keyifli romanlardan, felsefi ve dini kitaplara kadar konu ayırt etmeksizin okuyordu. Ülkemizin Batı’ya açılan kapısı ve reformist ilk modernleşme sinyallerinin alındığı Selanik’te doğması ve babasının onu bilimden yana olan bir okula vermesiyle başlayan öğrenim hayatı, askeri mektepte ufkunu açan öğretmenleriyle şekillenirken, o Mustafa Kemal adını çoktan almıştı.
Vatan sevgisi aşılayan Namık Kemal’den nasıl etkilendi?
15 yaşında Manastır’a öğrenim hayatına devam etmek için gelen ve burada vatanı kurtarmak için beraber yürüyeceği yoldaşlarını bulan Mustafa Kemal’e, edebiyatı ve şiiri sevdiren isim ise sınıf arkadaşı Ömer Naci’ydi. Mustafa Kemal, en çok Vatan kelimesini sıkça kullanan ve özgürlük, liberalizm, vatanseverlik ve aydınlık bir milliyetçilik kokan Namık Kemal’in dizelerini sevdi. Bu şiirler, 1897 Türk-Yunan harbi sırasında onun için önemli bir fikir ve duygu kaynağıydı.
Fransız devrimi eserleri, liderlik fitilini ateşledi
19. yüzyıla damgasını vuran Fransız devriminin de etkisiyle, 2. Abdülhamit’in baskı rejimine muhalefet olarak askeri okullarda Jön Türk hareketi doğmuştu. Fransız devrimi ve Alman materyalizm akımları, o dönemde hem Jön Türkleri ve askeriyeyi hem de Mustafa Kemal’i etkileyen önemli akımlardı. Onun hafızalarımızda yer edinen ‘müspet ilim’ tanımı da bilimsel araştırmayla ilerleme ve eğitime verdiği önemden hareketle doğmuştu.
Fransız devriminin fikir önderleri Jean–Jacques Rousseau, Montesquieue ve Voltaire’in eserleri gibi Jön Türkler için önemli bir yazar olan Gustav Lebon’un kitle psikolojisiyle ilgili fikirleri Mustafa Kemal’e ilham oluyordu… Berlin Akademisi eski müdürlerinden General Litzman’ın muharebe eğitimleri kitabını askerlere kaynaklık etmesi için bizzat kendisi çevirmişti. 1. Meşrutiyetin ilanı ile köklü değişikliklerin sinyali alınırken, Paris ve Kudüs’ü ziyaret eden Atatürk için askeri ateşe olarak atandığı Sofya, parlamenter sistemi, kadın ve erkeğin toplumsal hayatta birlikte rol alması, kültürel gelişmişliği ile Batı uygarlığını simgelemiş, onu başlatacağı yeni reformlar için yüreklendiren önemli bir deneyim olmuştu.
En kanlı mücadelelerde ruhunu kitaplarla yumuşattı
Atatürk’ün 1.Dünya Savaşı sürerken bile kitaplardan vazgeçmemesi, ‘ruhunu savaşta yumuşatmak’ için roman okuması, savaş sürecinde 49 günde aralarında Namık Kemal ve Mehmet Emin Yurdakul eserleriyle George Politzer’in ‘Felsefenin İlkeleri’ olmak üzere 7 kitap okuması, onun bilgiye verdiği önemin en büyük deliliydi.
Fransız radikal partisi liderlerinden Leon Bourgeois onun uzlaşmacı laik görüşünde etkili olurken, Batılı aydınların takip ettiği yazarlardan Kılıçzade Hakkı’nın reformlarla ilgili radikal görüşleri, onun fikir dünyasını etkilemişti.
1930’larda kültür devrimini gerçekleştirmek için okumaya odaklanması, İsviçreli antropolog Eugene Pittard’ın yazdığı ve Avrupa uygarlığı ve Orta Asya’dan göçü konu alan ‘Tarih ve Irklar’ kitabı, dil üzerine yaptığı okumalar, Türkçe lehçeler sözlüğü, Yakut sözlüğü, Latin dili ve Fransız dili çalışmaları belgeselde dikkat çeken çalışmaları arasındaydı.
Boş cephane sandıklarında kitaplar taşıdığı, yurt gezilerinde kütüphanelerden aldığı kitapların yanı sıra, kütüphanelere yaptığı maddi yardımların da aktarıldığı belgesel, bugün onu ve dünyayı daha iyi anlamak için daha çok okumamız gerektiği konusunda da bizlere ışık tutuyor.