Tarihi Gurur Günümüz: 30 Ağustos

27 Ağustos 2020 • Genel, TarihTarihi Gurur Günümüz: 30 Ağustos için yorumlar kapalı1628

Türk milleti olarak ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ülkemizi yeniden ‘vatan’ yaptığımız en büyük kahramanlık destanlarının başında gelen 30 Ağustos Zafer Bayramı, bu yıl pandemi önlemleri nedeniyle kısıtlı imkanlarla kutlanacak olsa da bu tarihi günün kalplerimizde taşıdığı anlam, her daim paylaşılmaya ve nesilden nesile gururla aktarılmaya değer… Bu nedenle bundan tam 98 yıl önce, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkomutanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’u 1926’dan itibaren her yıl ulusal bayramımız olarak kutluyor ve yaşatıyoruz.

Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bu güzel vatan uğruna canlarını feda etmiş tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve saygıyla anarken, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz’un hikayesini gelin birlikte hatırlayalım…

Ya işgal güçlerine teslim olacak ya da ayağa kalkacaktık

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk komutasındaki Türk ordusunun 26 Ağustos 1922’de Afyon Karahisar’da başlayıp 30 Ağustos’ta Dumlupınar zaferiyle sonuçlanan Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi, dünya tarihinin gördüğü şüphesiz en büyük kahramanlık destanlarından biri. Sembolik olarak ülke topraklarımızın geri alındığı günü temsil eden bu savaşın fitilini ise 1919 yılında Birinci Dünya Savaşı sonrası İtilaf Devletleri’nin Mondros Ateşkes Antlaşması hükümlerine dayanarak türlü bahanelerle Anadolu’yu işgale başlaması ateşledi. Ordusunun cephanesi elinden alınan Türk milleti zor durumda bırakılmaya çalışılırken, İtilaf donanması İstanbul’a, Fransızlar Adana’ya, İngilizler Urfa, Maraş, Samsun ve Merzifon’a, İtalyanlar, Antalya ve Anadolu’nun güneybatısına yerleşti.

15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletleri’nin izniyle Yunan ordusunun İzmir’e çıkarma yapması ise, işgallere karşı Kuvayı Milliye hareketinin başlamasına neden oldu. İki seçenek vardı; ya işgal güçlerine teslim olunacak ya da yıkılan yakılan bir ülke yeniden ayağa kalkacak ve küllerinden doğacaktı. 1920’de TBMM’nin açılması üzerine işgal güçleri tüm baskıcı politikalarını Atatürk ve silah arkadaşları üzerine yoğunlaştırdı, özellikle Batı Cephesi’nde hareketlilik başladı. Bu defa 1921’de Polatlı’ya kadar gelen Yunan ordusunu püskürtmekle yüzleşen Türk milleti, Sakarya’da 22 gün 22 gece süren kanlı çarpışmaların ardından düşman ordusunu durdurmuştu durdurmasına ama onları tamamen yurttan atmak amacıyla büyük bir hamle yapması gerekiyordu. İşte 1 yıl kadar süren hazırlık döneminden sonra 26 Ağustos 1922’de Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın, Büyük Taarruz’u başlatması da tam olarak bu büyük hamle olacaktı…

Atatürk’ün stratejik gizli planı nasıl işledi?

Başkomutan Mustafa Kemal, 26 Ağustos sabahı Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak ve Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü ile muharebeyi yönetmek üzere Afyonkarahisar sınırlarında kalan Kocatepe’de yerini aldı. 27 Ağustos’ta Afyonkarahisar ve 30 Ağustos’ta Kütahya’nın kurtuluşunu 1 Eylül’de Gediz, 3 Eylül’de Emet ve Tavşanlı’nın kurtuluşları izledi. İzmir ise 9 Eylül’de Yunan ordusu denize dökülerek kurtarıldı.

Ulaşılan bu zaferde taarruzun zekice planlanması ve büyük bir gizlilikle yapılması etkili olmuştu. Öyle ki, taarruzun zamanından Gazi Mustafa Kemal Paşa ve yanındaki bir iki yakın mesai arkadaşından başka kimse haberdar olmadı. Yunan ordusu, kamyon, uçak ve otomobil tahsisi sayesinde Türk ordusuna karşı keşif ve lojistik açıdan üstünlük sağladıysa da, Atatürk’ün gizli stratejik planı ile güney ve kuzey tarafından gelmesini hesaplayamadı… Bir anda başlayan taarruzda, Yunanistan sadece askeri lojistik ekipmanlarını bırakmadı, aynı zamanda ölen Yunan askerlerini de Türkiye’de bırakarak kaçtı. Mustafa Kemal Atatürk, daha sonra bunun utancını Nutuk’ta dile getirecekti…

“Bir milletin kararlılığı kırılmadıkça o millete hükmetmenin imkanı yoktur”

Mustafa Kemal Paşa, Büyük Zafer sonrası 1 Eylül’de Dumlupınar’da, Batı Cephesi’ndeki tüm subay ve erlere okunmak üzere yayımladığı bildiride, hepimizin hafızalarında yer edinmiş olan ‘Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!’’ yönlendirmesini yaptı. 30 Ağustos 1924’te ise Çalköy’de Meçhul Asker Abidesi’nin temelini eşi Latife Hanım ile beraber atan Atatürk’ün törene katılanlara Büyük Zafer’i nasıl anlattığını, gelin onun kendi sözlerinden yaptığımız alıntı ile aktaralım…

”Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Savaşı ve onun son parçası olan 30 Ağustos Zaferi, Türk tarihinin en önemli dönüm noktasıdır. Besbellidir ki genç Türk Cumhuriyeti’nin temeli burada sağlamlaştırıldı. Savaş ve özellikle meydan savaşı yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir; milletlerin çarpışmasıdır. Meydan savaşı milletlerin tüm varlıklarıyla, ilim ve fen sahasındaki dereceleriyle, ahlâklarıyla, kültürleriyle, kısaca bütün maddî ve manevî güç ve iyi huylarıyla ve her türlü araçlarla çarpıştığı bir sınav sahasıdır. Bu nedenle meydan savaşında yenilen taraf milletçe ve memleketçe, bütün maddî ve manevî varlığı ile yenilmiş sayılır. Bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir. Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, bir milletin kararlılığı ve iradesi kırılmadıkça, o millete hükmetmenin imkânı yoktur.”

Benzer İçerikler

Comments are closed.