Geçmişin Nefaseti: Tarihin İçinde Ayakta Kalan Dünyanın Beş En Eski Restoranı

31 Ocak 2024 • GenelGeçmişin Nefaseti: Tarihin İçinde Ayakta Kalan Dünyanın Beş En Eski Restoranı için yorumlar kapalı2289

Yemek, insanlık tarihinin ve kültürünün belki de en etkileyici unsurlarından biri. Nesiller boyunca aktarılan geleneksel tarifler, bize sadece geldikleri coğrafyanın yiyeceklerini değil aynı zamanda geçmişini, hikayesini, yaşam tarzını ve özünü anlatır.

Gittiğiniz ülkenin nasıl bir yer olduğunu sadece sokaklarından, müzelerinden ve insanlarından anlayamazsınız. O ülkeyi anlamanın yollarından biri de yeni ve eski restoranlar bulup keşfetmektir.

Yemek Kültürü Nedir?

Sürekli değişen ve gelişen yemek kültürü kavramı, sadece yediğimiz ve içtiğimiz somut ürünleri ifade etmez. Çevre ve diğer birçok etkene bağlı olan yemek kültürü, tıpkı tekil olarak kültür kavramında olduğu gibi bir grup insan için toplumsal değerler ve referanslar taşıyan ya da inşa eden bireysel ve kolektif etik ve estetik bilginin birbirini tamamlayan boyutlarının bir ifadesidir. Yemek kültürü, gıdanın yetiştirildiği, üretildiği, değiştiği, geliştiği, kullanıldığı toplum ve çevrenin gelenekleri, uygulamaları, normları ve sembollerini de içeren derin bir kavramdır.

Yapılan antropolojik ve etnolojik araştırmalara göre yemek kültürü, kuşaktan kuşağa aktarılan, tarihi ve çoğunlukla nostaljik bir yemek vizyonuna dayanan kolektif kimliğin özünü oluşturan maddi ve manevi unsurları kapsayan uygulamalar, tüketim alışkanlıkları, geleneksel tarifler ve bilgi birikimi olarak bir toplumun ayrılmaz bir parçasıdır.

Geçmişten Günümüze Yemek Kültürü

İnsanlık tarihinin en eski zamanlarından beri insanlar gıdaya bağımlıdır. Önceleri yiyecekler,  sadece hayatta kalmamız için birer araçken, modern zamanlarda hem hayatta kalmanın aracı hem de hayattan zevk almanın bir yolu haline geldi.

Roma’dan Orta Çağ’a

İnsanlık tarihinde ileriye doğru gittikçe özellikle Roma İmparatorluğu’nun sınırlarının genişlemesiyle farklı kültürler birbirleriyle etkileşime girmeye başladılar. Fethedilen yerlerden gelen yiyeceklerle mükellef sofralar kurulmaya başlandı.

Orta Çağ’da -tıpkı Roma seferlerinde olduğu gibi- Haçlı Seferleri’nin yemek kültürüne ciddi anlamda etkisi oldu. Bu dönemde döngüsel olarak değişen kıtlık ve bolluk dönemleri de yemek kültürünü etkiledi. Dönemin sonuna doğru sofra kültürüne daha fazla önem verilmeye başlandı. Çeşitli baharatlarla tatlandırılan, rengarenk çiçekler farklı hayvanlarla geliştirilen yemekler geri döndü.

Rönesans’tan Günümüze

Rönesans dönemi, özellikle zengin sofralarında, oburluğa izin verilen bir dönemdi. Farklı ülkelerden gelen et bazlı ürünler, peynir ve yumurtalı soslarla hazırlanan kahvaltılar, çeşitli çorbalar, turşular, köfteler, tatlılardan oluşan yemekler tüketiyorlardı.

Modern zamanlarda oburluğun yerini daha hafif beslenmenin aldığını söyleyebiliriz. Özellikle 17. Yüzyıl’ın sonlarına doğru yemek kültürüne yeni gelenekler eklendi. Özellikle kişisel kullanım için tabak, bardak, çatal-kaşık setleri ortaya çıktı.

19. ve 20. yüzyıllardaki büyük savaşlar, sosyo-politik çalkantılar, değişimler ve bilimsel başarılar yemek kültürünü biraz geride bırakmaya başladı ancak teknolojik gelişmeler mutfaklara yeni ve pratik ekipmanların gelmesini sağladı. Bu da hızlı ve çok daha fazla kişiye yemek pişirmeye imkan sağladı.

Sürekli gelişen ve değişen yemek kültürü günümüzde bir tür sanat olarak değerlendirilmeye başlandı. Artık insanlar yemeğin sadece hayatta kalma aracı değil bir tür zevk olduğunu biliyor. Şimdi sizin için hazırladığımız dünyanın en eski restoranlar listesine yakından bakalım.

Montreal’in Yıldızı Olan Bir Eski Restoran : L’Auberge Saint-Gabriel

Kanada’da Montreal’de bulunan L’Auberge Saint-Gabriel restoranının bulunduğu bina, 1688 yılında inşa edildi ve 1754’te Kuzey Amerika’da ilk içki ruhsatını aldı. 19. Yüzyıl’da özel bir konağa dönüştürülen mekan, 1914 yılında tekrar Auberge Saint-Gabriel adını aldı. Kuzu eti, Cornish tavuğu, ördek magret, dana filetosu ve birinci sınıf kaburga türünde mükemmel lezzetlerin sunulduğu bu eski restoran şaşırtıcı bir zaman tüneli niteliğinde.

Bir Alman Ekolü: Wurtskuchl

1146’da Regensburg’da Tuna nehrini geçen bir köprü yapıldı. Köprünün yapılmasının ardından yanındaki küçük inşaat ofisinin yerine et yemekleri sunan bir yemek standı olarak Wurstkuchl açıldı. 1806’da Schricker ailesi restoranı devraldı. Kömürde ızgarada pişirilmiş sosisler ve lahana turşusu sunmaya başlayan aile hala restoranı işletiyor.

Dünyanın En Eski Restoran Listesinde Bir Türk: Aşçı Bacaksız

1840 yılından beri faaliyette olan Afyon’un lezzet duraklarından olan Aşçı Bacaksız, dünyanın en eski restoranları listesinde yer alıyor. Türkiye’nin nesilden nesile aktarılan yemek kültürünü hala yaşatan bir restoran. Afyon’a gittiğinizde yapılışı üç gün süren restoranın alametifarikası Kuzu kebabını, ekmek kadayıfını mutlaka denemelisiniz.

Güney Amerika’nın Kalbinde Bir Eski Restoran: La Puerta Falsa

1816 yılından beri lezzet avcılarına geleneksel Kolombiya yemekleri servis eden La Puerta Falsa, Bogota’da yer alıyor. Aynı anda yaklaşık olarak yirmi kişiye hizmet verebilen bu eski restoran müşterilerine Ajiaco çorbası ve çeşitli malzemelerle yapılan hamurun, mısır ya da muz yaprağına sarılarak pişirilmesiyle hazırlanan bir yiyecek olan Tamale ve çok farklı güney amerika yemekleri sunuyor.

Çin Hanedanlığı’ndan Günümüze: Ma Yu Ching’s Bucket Chicken House

Henan Kaifeng’de bulunan Ma Yu Ching’s Bucket Chicken House’ın 1115-1234 yılları arasında hüküm süren Jin hanedanlığı döneminde kurulduğu söylenmektedir. Uzun bir süre Nanjing’de yaşayan aileden Ma Youren, 1855 yılında atalarının evine yeniden taşındı. Geleneksel tavuk sosunu Kaifeng’e getiren Youren, 1864’de restoranını açtı.

Türkiye’nin En Eski Lezzet Markası: Mabel

Dünyanın eski restoran listesi iştahınızı kabartmış olabilir. 1947 yılından bu yana Türkiye’nin lezzet markalarından biri olan Mabel çikolatalarıyla okumanıza kısa bir mola verebilirsiniz.

Benzer İçerikler

Comments are closed.