Bilinmeyenleriyle Mustafa Kemal Atatürk

8 Kasım 2020 • Genel, TarihBilinmeyenleriyle Mustafa Kemal Atatürk için yorumlar kapalı4497

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, devrimleri ve önderliğiyle tüm zamanlara ışık tutan Mustafa Kemal Atatürk’ü, bu yıl ölümünün 82’nci yılında saygı ve özlemle anıyoruz. Gelecek nesillere emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkmanın yolunun önce Atatürk’ü anlamaktan geçtiği bilincini taşıyor, onu anmanın en anlamlı yolunun ise onun hakkında daha çok şey okuyup aktarmak olduğuna inanıyoruz.   

Bu doğrultuda bugüne kadar ağırlıklı olarak siyasi başarılarıyla, savaş meydanlarındaki kahramanlıkları ve liderlik stratejileriyle tanıdığımız Mustafa Kemal Atatürk’ün insani yönü, hayata bakışı, karakteri ve daha birçok bilinmeyen alışkanlıklarıyla ilgili olarak yazar, tarihçi ve akademisyenlerin aktardığı anekdotları Mabel Blog okuyucuları için derledik…

Atatürk’e göre en büyük 2 askeri deha kim?

Yazar, araştırmacı ve akademisyen Dr. Erol Mütercimler’in Atatürk’ün hatıratlarından aktardığı bilgilere göre, sokak oyunlarında bile dik durup eğilmemesiyle dikkat çeken Mustafa Kemal, eğitim sürecinde öğretmenleriyle girdiği bilgi odaklı tartışmalarda diğer birçok yaşıtından ayrılırken, duygu yönünden güçlü bir insan olmasına karşın askeri kararlarda ve liderlik gerektiren tüm konularda stratejik düşünme prensiplerinden ödün vermedi.

Mütercimler’in verdiği bilgilere göre, Atatürk’ün devlet adamı olarak en önde gelen özelliği, ‘meşruluk ve hukuk’ oldu. Meclisten yetki almaksızın hiçbir görev almıyor, kendine muhalefet edene ise saygıyla yaklaşıyordu. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hukuk okulu olarak 1925 yılında kurulan Ankara Adliye Hukuk Mektebi ise 1946 yılından itibaren Ankara Üniversitesi’ne bağlı bir fakülte olarak hizmet vermeye başladı.

Askeri deha olarak anılan Atatürk’e bu konu sorulduğu zaman, kendisi askeri deha olarak 2 kişiye değer verdiğini söylemişti. Bunlardan biri Hz. Muhammed, diğeri ise Fatih Sultan Mehmet’ti… Hatta Atatürk, İsmet İnönü’ye Uhud Savaşı krokisini örnek bir başkomutanlık planı olarak gösteriyordu.

Giyimine, temizliğine ve şıklığına büyük özen gösteren Atatürk’ün ayakkabılarının modelini bile kendisinin çizmesi dikkat çekiciydi…

Sert hiciv yapıyordu, Rumeli’yi çok seviyordu

Tarihçi İlber Ortaylı’ya göre bilgilerini çok güzel kullanmasını ve tartışmasını bilen Mustafa Kemal Atatürk sert hiciv yapabiliyordu. Diğer yandan kendisinin çok yüksek bir ikna kabiliyeti olduğunu ifade eden Ortaylı: “İttihat ve Terakki döneminde bu özellikleriyle kendisinden çok çekiniliyordu” diyerek Atatürk’ün çok sık dillendirilmeyen özellikleriyle ilgili de bizlere fikir veriyor.

Ulu Önder’in sosyal yaşamında az yemek yediğini, yüzdüğünü, ata bindiğini fakat aşırı bir sportif faaliyette bulunmadığını söyleyen Ortaylı “Atatürk özellikle fotoğraflarda duruşuna önem gösteriyordu, kadınlara iltifatta ise oldukça cömertti… Dansa önem veriyor; folklor ve özellikle Makedon halk danslarına ilgi duyuyordu. Yemekleri, müziği ve şivesiyle ise Rumeli’yi çok seviyordu.” diyor.

Fransızca, Rumca, Bulgarca, Farsça, Latince gibi pek çok dile hakimiyeti olan Atatürk, matematiği de çok iyi biliyordu.    

Türk kadınının eğitim almadığı ve haklarının verilmediği bir dönemde kanunlarla bu durumun üzerinde objektif bir şekilde duruyor, kadınların sosyal statüsünün yükselmesini çok önemsiyordu. Atatürk’ün Türkiye hayali, doğu-batı kültürüne hakim, eşitliğin olduğu bir ülkeydi.

Çankaya Köşkü Kütüphanecisi niye hep Atatürk’ün yanındaydı?

‘İnsanın Merak Yolculuğu’ adlı, tarihi kaynakları esas alan kitaba göre, okumanın hayatının bir parçası olduğu Atatürk’ün yanında en çok bulunmasını istediği kişi, Çankaya Köşkü Kütüphanecisi Nuri Ulusu’ydu.

Okurken önemli yerleri çizmek için masasında renkli ve kurşun kalemlerini, lügatlerini, masa saatini, sigara kutusunu ve kül tablasını bulundururdu. Kitapta kaldığı sayfayı katlamazdı, onu hatırlamak Nuri Ulusu’nun göreviydi.

Askeri, tarihi, edebi ve hukuki kitaplar ağırlıklı kütüphanesindeki tahmini 5 bin kitabı okuyan, Atatürk, bazı zamanlar 2 günü bulan okuma inzivalarına çekilirdi. Tarih kitaplarını daha çok seven Atatürk’ün en sevdiği 2 roman ise Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu ve Aka Gündüz’ün Dikmen Yıldızı romanlarıydı.

Ağaç kesilmesin diye köşkü karadan yürüttü!

‘İnsanın Merak Yolculuğu’ adlı, kitaptan aktaracağımız şu alıntı ise, Ulu Önder’in inandıklarından vazgeçmemek için ilham verici çözümler üretmesine en güzel örneklerden biri… Atatürk’ün sağlık nedeniyle Yalova’daki köşkünde kaldığı dönemde, yolculuk esnasında soluklanması için iki katlı bir köşk yapılması icap oldu. Atatürk’ün doğaya ve ağaca olan tutkusunu bilen dönemin bürokratları, köşkü bir çınarın hemen yanına yapmaya karar verdiler. Çınarın dalları gelişip köşkü tehdit etmeye başlayınca ağacın kesilmesi gündeme geldi. Atatürk’e bu konu sorulduğunda, “Bir köşk için bir ağaç feda edilmez!” yanıtı alındı ve köşk, kızaklarla ağaçtan 5 metre uzaklaştırıldı.

Doğayla baş başa kalarak üretkenliğini artıran bir çocuktu…

Şair, yazar ve araştırmacı Sunay Akın ise Atatürk’ün en az bilinen çocukluk dönemine eğilerek şunları kaydediyor: “Atatürk’ün çocukluğuyla ilgili bize hep babası öldükten sonra dayısının Langaza çiftliğine gittiği ve bir anı olarak kargaları kovaladığı anlatılır. Oysa onun çocukluğunda ve gelişimde en önemli yer buradaki köyde kendini buluşuydu… Kız kardeşi Makbule Hanım’ın aktardığına göre, orada hayaller kurmaya başlıyor ve doğada bulduğu ağaç dallarından, odunlardan kulübeler ve oyuncak evler yapıp dağıtıyordu. Doğayla baş başa kalıp düşünmenin bir insanın yaratıcılığını geliştirmesine en iyi örneklerden biri de Atatürk olmuştu.”

14 yaşında evini terk etmesiyle başlayan ‘azim’ yolculuğu

Atatürk’ün doğduğu çağ kadar sosyo-kültürel açıdan Selanik’te doğmasının da onun gelişiminde önemli bir etkisi vardı. Ulu Önder’in 14 yaşında üvey babası nedeniyle evini terk etmesi ve parasız yatılı bir okulda okumasının onun gelişiminde çok kritik bir nokta olduğu da şüphesiz unutmamak gerekiyor. Manastır’da okumasının ve 1897’de Türk-Yunan savaşı esnasında öğrenci olmasının Atatürk’ü askerlik ve siyasete yönelttiğini aktaran birçok kaynağa göre “Bu savaşta Osmanlı kazandığı halde masada kazandıklarını teslim etmişti. Genç Mustafa Kemal’in buna duyduğu öfke ise onu politikaya daha çok yaklaştıran önemli bir gelişme oldu…”

Sanatın bir savaşı kazanmanın nedeni olabileceğini söyleyen lider!

Atatürk bir gün Sofya’da Aida adında bir opera izliyor. Gecesinde uyku tutmuyor ve ‘Ben niye savaşı kaybettiğimizi anladım, çünkü Bulgarların bir operası var’ diyor. Bir asker olarak askeri açıdan yenilmenin nedeni olarak sanatı ve medeniyeti göstermesi insanlık tarihinde görülmesi çok zor bir durumdur. Olaylara sadece askeri açıdan değil, çok yönlü bakabilen bir lider olan Atatürk’ün tüm insanlığı kavrayan bir anlayışla ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ demesi ise arkasında hiçbir dogma veya ideoloji bırakmaması, geriye ölümsüzlüğün temsili olarak bilimin ışığını bırakmak istemesidir ki bu da onu diğer liderlerden ayırır.

Benzer İçerikler

Comments are closed.